20 Şubat 2024 Salı

Yerel seçimlerde ittifak sorunu

Yerel seçimlerde ittifak sorununu ele alırken, 2023 Genel Seçimleri sırasında muhalefet bloğunun ortaya koyduğu ittifak yaklaşımının, var olan yerel ve merkezi yönetim anlayışının topluma yeniden onaylatılması için kullanıldığını göz ardı etmemek gerekir.

Yazı dizisi: Gezi eylemlerinden 2024 yerel seçimlerine -4 

Gezi Parkı eylemleri sırasında kentleri rant üretimi ve rantın yeniden üretim mekanları haline getiren yerel yönetim anlayışı toplumsal tepkinin hedefi haline gelmişti. Gezi Parkı eylemlerinin kendisi de aslında bir ittifak oluşumuydu. Kürt hakları savunuculuğunu siyasetin merkezine alan grupların yanı sıra milliyetçi ve muhafazakar görüşteki gençler de Gezi Parkı eylemlerinde yer almaktaydılar. Ancak Gezi Parkı eylemleri ile kent hakları savunuculuğunda bir araya gelen kitlelerin bu tepkisi siyasal alanda kendini ifade edecek mecra bulmakta zorlandı. Gezi Parkı eylemlerine öncülük eden Can Atalay, Tayfun Karaman gibi aktivistlerin uzun süreli hapis cezalarıyla cezaevine gönderilmesi de eylemlere yön veren kent hakkı savunuculuğunun siyasallaşamamasının sonucu olarak gündeme gelmiş oldu.  

Gezi Parkı direnişi siyasallaşamadı

2024 yerel seçimleri, kentleri rant üretimi ve rantın yeniden paylaşılmasının aracı olarak ele alan neo-liberal kent politikalarına karşı kentlileri savunacak kent ittifakının, siyasal bir güç olarak ortaya çıkamayışının yeni bir evresini oluşturuyor. Ana muhalefet partisinin yerel yönetim adaylarını belirlerken izlediği yöntemin yetersizliği, depreme dirençli kent savunuculuğunu üstlenmediği için eleştirilen Hatay’daki yerel yöneticilere yönelik tavrında ifadesini buluyor.   Diğer muhalefet çevreleri tarafından Marmaris, Dersim, Kadıköy ittifkaları kapsamında yürütülen tartışmalar ile bu tartışmalardan kentleri rant üretim mekanları haline getiren politikalara karşı kentlilerin haklarını savunacak kitlesel ittifakların oluşturulmasını sağlayamaması dikkat çekiyor. Muhalefetin yerel seçimler öncesinde demokrasi ve kent hakkı savunuculuğunu merkezine alan kitlesel ittifaklarını oluşturamamasının altında ise siyasal yapılarda işçilerin federatif birliği anlayışını temel almasının önemli bir etkisi olduğu söylenebilir.    

Demokrasi ve kent hakkı için ittifak

İşçi örgütlerinde federatif birlik anlayışının yanlış olduğuna ilişkin değerlendirmemizi, 20. Yüzyıl’ın başında Bolşeviklerin bu konudaki görüşlerine dayalı olarak ortaya koymuştuk. (Yazı için bkz. Bolşeviklerin ulusal soruna yaklaşımından günümüz açısından bazı çıkarsamalar) Bu yazıda da belirttiğimiz gibi işçi örgütlerindeki farklı ulusal gruplardan emekçilerin federatif birliği yaklaşımı ezilen halkların karşı karşıya kaldığı yabancılaşmanın görünürdeki basit ancak özü itibariyle yanlış bir çözümü olarak ele alınmaktaydı. Bu yaklaşımın, yani program birliği olmaksızın iktidar karşıtı politik söylemlerde ortaklaşmayı hedefleyen ve bir ucuna farklı ulusal gruplardan işçilerin federatif siyasal birliği ilkesinin yer aldığı ittifak yaklaşımı başarılı olamamıştı. Muhalefet çevrelerinin arka planda oluşturmaya çalıştığı böylesi bir ittifak yaklaşımı çalışıldığı 2023 genel seçimlerde neo-liberal politikaların topluma yeniden onaylatılmasının da aracı olarak kullanılmıştı. 


Muhalefetin, Gezi Parkı eylemlerinde olduğu gibi kitlelerin, demokrasi ve kent hakkı savunuculuğunda bir araya gelmesine yönelik bir program (asgari programı) üzerinden kentleri yönetmeye aday olması gerekiyor. Kitlelerin bu bir araya gelişi hedefine ulaşılması, farklı ulusal grupların federatif birlik anlayışı ile olanaklı görünmüyor. Bu yaklaşımın 2023 Genel Seçimlerinde olduğu gibi 2024 yerel seçimlerinde de neo-liberal politikaların topluma yeniden onaylatılması ile sonuçlanabilir. Muhalefet yenildi, bir daha denedi, bir daha yenildi ve bir daha deneyecek. Yeniden denemeden önce önceki yenilgilerden ders almaya çalışılsa daha yerinde olmaz mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder