Yerel seçimler sürecinde kentsel mekanları rant yaratma aracına dönüştüren ve kentlileri, yaşadıkları mekanların adeta müşterisi haline getiren neo-liberal politikaların alternatiflerini ortaya koyacak yaklaşımın sergilenmesi gerekiyor.
Yazı dizisi: Gezi eylemlerinden 2024 yerel seçimlerine -5
Ancak kentleri toplumsal grupların huzur içinde çalışıp, yaşayabilecekleri kamusal mekanlar topluluğuna dönüştürme çabası ülkenin genel ekonomi politikası ile yakından ilişkili. Yerel seçimlerde kentleri yönetmeye aday olacak kişilerin de ülkede yürütülen siyaset ile ekonomi politikasıyla ilgili yaklaşımlarını ortaya koymaları önemli. Kent ittifakı tartışmaları sürecinde bu tartışmalara dahil olan aday ve partilerin neo-liberal politikalara bakışını görmezden gelemeyiz.
Genel seçimler sırasında seçimlere katılan sol siyasi grupların neredeyse tamamı “bir oy Kılıçdaroğlu’na, bir oy” kendisine sloganını benimsemişti. 2024 Yerel Seçimleri sırasında da kent ittifakı başlığı altında benzer bir yaklaşımın sergilenmesi söz konusu olabilir. Sol partiler tarafından bazı yerlerde CHP’nin adayının destekleneceği, CHP’nin de bazı yerlerde sol partilerin adaylarını destekleyeceği ya da listelerinde onlara yer vereceği bilgileri basında yer alıyor. Peki yerel seçimlerde kent uzlaşısı çabaları kapsamında kentleri, içinde yaşayan insanların müşterisi haline getirilen politikalardan uzaklaşılması tartışılıyor mu? Kentlerimizin merkezi yerlerinin alışveriş merkezleri ile doldurulması, belediye hizmetlerinin şirketlere gördürülmesi, toplu ulaşım araçlarında yapılan gittiğin kadar öde uygulamaları, imar yoğunluğunun arttırılması, gökdelenleşme, deprem tehlikesinin gerekçe olarak kullanıldığı rantsal dönüşüm politikası vb. kent ittifakının konu başlıkları arasında yer alıyor mu?
Maçoğlu’nun yerel düzeyde neo-liberal politikalara alternatif bir yönetim modeli oluşturma çabası için olduğunu göz ardı etmemek gerekir
Mehmet Fatih Maçoğlu Tunceli Belediye başkanı olduğu dönemde kentsel mekanları kentlilerin müşterisi olarak gören politik anlayışa karşı alternatif olacak şekilde ortaklaşa üretim ve ürünlerin şirketler lehine oluşturulmuş tedarik zincirlerinin dışındaki mekanizmalarla tüketicilere oluşturulmasını sağlamıştı. Maçoğlu’nun savunuculuğunu yaptığı modelin başarısı ülkende yürütülen genel siyaset ve ekonomi politikasından bağımsız şekilde değerlendirilemez. Ancak Maçoğlu’nun yerel düzeyde neo-liberal politikalara alternatif bir yönetim modeli oluşturma çabası için olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Hal böyleyken benzer politikaların savunucusu siyasi gruplar tarafından Maçoğlu’nun bu çabasının kayda değer bulunmaması çok uygun olmayacaktır.
Kentlerimizde neo-liberal politikaların dışında yönetim anlayışına ve buna yönelik savunuculuğa gereksinim gereksinim artıyor. Maçoğlu Tunceli Belediye başkanlığı döneminde kamusal yerel yönetim oluşturmaya yönelik çalışmaları açısından dikkat çeken bir siyasetçiydi. Kadıköy’de Maçoğlu’na karşı aday çıkarılmasının, kentlerimizi neo-liberal politikanın dehlizlerinden çıkarılmasına yönelik politikalara herhangi bir olası katkı sağlayacağı söylenemez. Nasıl ki genel seçimlerde herhangi bir program uzlaşısı olmadan bir oy Kılıçdaroğlu’na, bir oy bize yaklaşımı ortaya konulabildiyse, yerel seçimlerde de “bir oy Maçoğlu’na, bir oy bize” sloganı pekala benimsenebilir. Neo-liberal politikaların ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan harabeye dönüştürdüğü kentlerimize yeniden hayat verme işine nasıl başlanacağı konusundaki program uzlaşısı da belki seçimden sonra gündeme gelir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder