2 Mart 2024 Cumartesi

Yerel seçimlerde aday olmak ya da olmamak


2024 yerel seçimlerinin arifesinde rant paylaşımı mücadelesinin nesnesi olarak plansız şekilde büyüyen kentlerin devasa altyapı sorunlarıyla karşı karşıya kaldığı görülüyor.

Yazı dizisi: Gezi eylemlerinden 2024 yerel seçimlerine -6


Türkiye’nin 1980 sonrasında girdiği neo-liberal dönemde kentsel araziler rant yaratma acına dönüştürüldü. Tarım faaliyet gelir getirmekten çıkarken, kentlerin çeperlerindeki tarım araziarlerinin değeri katlandı. İmar baskısı ile tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı yaygınlaştı. İmar faaliyetlerinin gelir getirici özelliği ön plana çıkınca güvenli kentler oluşturma söylemi kulağa hoş gelen bir hikaye olmanın ötesine geçemedi. 



Altyapı, trafik, eksikliği hissedilen kamusal mekanlar..


Alt yapı sorunlarının üstesinden gelinemediği büyük şehirlerde şiddetli yağmur ya da kar yağışı yaşamın olağan seyrini kesintiye uğratmaya yetiyor. Yoğun imara izin verilen imar planı değişiklikleriyle bina yığınına dönüştürülen kentler ne depreme, ne de başka bir afete direnç gösterebiliyor. Trafik sorunu pek çok büyük şehirde içinden çıkılamaz hale geldi. Kentsel yoksulluğun çözüm bulunabilir bir sorun yerine yönetilebilir bir sorun olduğu düşünülüyor. Kentler ne yeni mezun gençlere istihdam yaratabiliyor, ne de gençlerin kendini mutlu hissedeceği kamusal mekanlar barındırıyor. Kentte yaşamak kentliler için başlı başına bir gerilim nedeni haline gelmiş durumda.


İktidarın yanı sıra muhalefet de neo-liberal birikim modelinin aracı haline getirilen kentlerin yönetiminde farklı bir bakış ortaya koyabilmiş değil. Deprem dönemindeki sorumlulukları hafife alan açıklamaları nedeniyle tepki gören belediye başkanları yeniden aday gösterildi. İmar planı değişikliklerinin çoğu kez belediye meclislerinde oy birliği ile yapıldığı biliniyor. İktidarın yanı sıra muhalefet partilerinin adayları da kentleri rant paylaşım alanı olarak görüyor. 


İktidar ve muhalefet bloğunun dışında üçüncü bir seçenek olma iddiasında olan diğer partilerin de yerel seçimlerde aday olduklarını görüyoruz. Ancak üçüncü seçenek olma iddiasındaki parti ve grupların seçime kentlerin nasıl yönetilmesi gerektiğine ilişkin farklı bir politik program sunabildikleri söylenemez. DEM Parti’nin İstanbul adayı Meral Danış Beştaş, CHP’nin İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu’nu, kayyım atanan belediyeler konusuna hiç değinmemekle eleştirirken, bir başka DEM Partili Sırrı Sakık ise yerel seçimlerde CHP’ye kaybettireceklerini ifade ediyor. Peki CHP’ye kaybettirilmesi düşünülen seçimleri kim kazanacak? 


Üçüncü seçeneği oluşturmayı hedefleyen partiler batı illerinde neden üzerinde ortaklaşılan iddialı adaylarla seçime katılamıyor?


İktidar ve ana muhalefet partisi dışındaki yapılar kentlerde üzerinde ortaklaşılabilen yerel yönetim programı ve adaylar çıkarabildi mi? İktidar ve ana muhalefet partisi dışındaki yapılar kentlerde aday gösteren partilerin potansiyelini aşacak adaylar üzerinde ortaklaşabildi mi? Doğu illerinin yanı sıra batı illerinde de kent demokrasisi örneklerini oluşturma iddiasını ortaya koyabildi mi? Seçimi kazanacak olup, olmama durumunu bir yana bırakalım. Kentlerin nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda farklı bir modelin savunuculuğuna yapan ve üçüncü yolu oluşturmayı hedefleyen diğer partiler, benzer durumdaki diğerinin aday gösterdiği ilçede aday göstermeme tutumunu benimseyebildiler mi? Eğer mesele kentleri benzer politikaların uygulayıcısı iktidar ve muhalefetin elinden almaksa, üçüncü seçeneği oluşturmayı hedefleyen partiler batı illerinde neden üzerinde ortaklaşılan iddialı adaylarla seçime katılamıyor? Eğer seçime katılarak farklı kent politikalarının savunuculuğu hedefleniyorsa, Kadıköy gibi bir ilçede de ortalık belediye yönetimine aday sosyalist adaydan geçilmiyor? 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder