Neoliberalizme karşı sol aydınlardan yöneltilen eleştirel görüşlerin ulus devlet temelinde karşı çıkışlara mesafeli olduğu görülüyor.
Örneğin 2004 yılının şubat ayında farklı düşünür ve politika insanlarının katıldığı neoliberalizme karşı ortak savunma isimli bir sempozyum düzenlenmişti. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Hayri Kozanoğlu, neoliberalizme karşı ulus devlet bazında yapılacak mücadelenin yetersiz olduğunu düşündüklerini belirtmişti. Sempozyumun son oturumunu yöneten Bülent Forta ise sempozyuma katılan konuşmacılardan hiçbirinin küreselleşme karşıtı bir mücadenin bir ulus devlet savunusu etrafında gelişebileceği fikrinde olmadığını sandığını belirtmişti.(1)
Sempozyumun konuşmalarının kitaplaştırılmasında editör olarak görev alan Sezai Temelli'nin de benzer bir görüşü savunduğu görülüyor. Temelli'ye göre kendisini Sol'da gören düşünür ve yazarların milliyetçi görüşlere bulaşmadan bir ulus-devlet savunusu yapma zorluğu, ister istemez zamansal ve uzamsal boyuttan yoksun bir emperyalizm ve kalkınma söylemini karşımıza çıkarıyor. (2) Temelli'ye göre hem neoliberalizme hem milliyetçiliğe karşı sürdürülecek mücadele hattının ortaklaştırılması gerekiyor. (Agy, s:278)
Sol siyaset içinde neoliberalizme alternatif politikaların ulus devlet temelinde olamayacağı düşüncesinin yaygın şekilde kabul gördüğü anlaşılıyor. Ancak bu görüş hatalıdır. Bu görüşün aydınlar ve sol partiler içinde yaygın olarak kabul gördüğünün belirtilmesi hayret vericidir. Çünkü temel özellikleri açısından neoliberalizme ulus devlet temelinde olmayan bir karşı çıkışın olması ya da böyle bir politikanın oluşturulması olanaklı değildir.
Neoliberalizme ulus devlet temelinde olmayanbir karşı çıkış olanaklı değildir
Kapitalizmin örgütlenme biçimi olarak neoliberalizmin ayırt edici özellikleri nelerdir?
Neoliberalizmin ayrıt edici özellikleri;
1. Kapitalizmin daha önceki örgütlenme biçimlerinden farklı olarak sermayenin birikim alanı dışında kalan bazı sektörlerin / üretim alanlarının olabilirliğine izin verilmemesi, sermayenin birikim alanı dışında kalan kamu işletmelerinin özelleştirilmesi ve piyasalaştırma
2. Özelleştirme ve piyasalaştırma aracılığı ile finansal sermaye için oluşturulan yeni birikim alanlarının temelde uluslararası sermayeye yönelik olması, sermaye hareketlerinin önündeki engellerin kaldırılması ve yabancılaştırma
3. Finans kapitalin farklı uluslara yapabileceği yatırımlar aracılığı ile emek sömürüsünün en yoğun olduğu ülkelere girip çıkma olanaklarına sahip olması, bu yolla emek sömürüsünde yoğunlaşma ve kuralsızlaştırma
İthal ikameci sanayileşme ya da refah devleti döneminin kamu işletmelerinin özelleştirilmesi yoluyla finansal sermayeye yeni birikim alanlarının oluşturulması, özünde ulus devleti hedef alan bir girişimdir. Özelleştirmeler ile mülkiyetine el konulan işletmelerin mülkiyeti özelleştirmelerden önce ulusa aitti. Hem kamu işletmelerinin özelleştirilmesi ile mülkiyet yapısında ortaya çıkan değişim, hem de özelleştirmelerle piyasaların uluslararası sermayenin egemenliğine açılması açısından kamu işletmelerinin özelleştirilmesi ulus devlete ve ulusu oluşturan sınıflara karşı bir girişim olmuştur. Özelleştirmeleri önlemenin ya da bugüne kadar özelleştirilmiş işletmelerin kamulaştırılması talebinin ulus devlet temelindeki politikalar dışında bir ifadesi olamaz. Özelleştirmeye ve fiilen yabancılaştırmaya karşı çıkışı temsil edecek ulus devlet temelinde olmayan bir politik seçeneğin varlığından ya da oluşturulabileceğinden söz edilemez.
Neoliberalizme alternatif politikaların ulus devlet temelinde örgütlenebilecek olmasının nedeni sadece özelleştirmeler yoluyla ulusa ait birikimlerin mülkiyet sisteminin değiştirilmiş olması değildir. Aynı zamanda neoliberalizmin uluslararası sermayenin yeni birikim rejimi olması, yabancılaşmayı getirmesi ve bu yolla emek sömürüsünü yoğunlaştırmaya yönelik olması da neoliberalizme karşı politikaların ulus devlet temelinde örgütlenmesini gerektirir. Sermaye hareketlerinin sınırlandırarak belli kurallara bağlı olmasını sağlayacak, aynı zamanda çalışma yaşamını kurallara bağlı kılacak ulus devlete ilişkin düzenlemelerin yapılması neoliberalizme alternatif politika oluşturabilmenin yegane yoludur. Bu ise ancak ulus devlet temelinde olanaklıdır. Çünkü aynı anda birden fazla ülkede geçerli olacak bir kuralın/yasanın ortaya konulabilmesi için o kuralın öncelikle en az bir ulus için tanımlanması zorunludur.
Ulusu oluşturan sınıfların kendi içindeki çelişkilerin belirli bir süre için göz ardı edilmesini getiren bir tür yeni ulusal mutabakatın oluşmadığı ya da hedeflenmediği koşullarda neoliberalizme karşı çıkışı örgütlemekten samimi bir şekilde söz edilemez. Ulus devlet gerçeğini ve ulus devlet temelinde neoliberalizme karşı çıkma olanaklarını reddeden siyasi buluşmaların, bir araya gelişlerin vs. durumunu neoliberalizme karşı ortak savunma yerine, neoliberalizme topyekün teslim oluş olarak tanımlamak daha yerinde olsa gerek.
Kaynaklar:
1. Neoliberalizme karşı ortak savunma. Sempozyum konuşmaları, (21-22 Şubat 2004). Kalkedon yayınları, İstanbul, 2006.
2. Sezai Temelli. Neoliberal Zamanda Aşınma. Kalkedon yayınları, 2009, s:254
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder