Türkiye’de son dönemde muhalif söylemleri olan gazeteciler, belediye başkanları ve sanatçılar hakkında adeta bir cadı avı yürütülüyor.
31 Mart seçimlerinden bugüne halkın oylarıyla seçilen Hakkari, Mardin, Batman, Dersim, Halfeti, Akdeniz, Bahçesaray ve en son Siirt olmak üzere 8 DEM Parti'li belediyeye ve CHP’li Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı. Zafer Partisi Genel Başkanı "halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme" suçlamasıyla tutuklandı. Kara Harb Okulu mezuniyet töreninde Mustafa Kemal’in askerleri oldukları şeklinde slogan atan teğmenlere de yönelik başlatılan soruşturma da bu gelişmelerle birlikte değerlendirilebilir. Peki son dönemde etkisini gösteren otoriterleşme dalgasının arka planında ne var? Türkiye’de son dönemde ortaya çıkan siyasi sıkışmışlıkla, ekonomik sıkışmışlığın birbirinin nedeni olarak ortaya çıktığı söylenebilir.
Ücretliler ve işletmeler sor durumda
Mehmet Şimşek’in Maliye Bakanlığı ile uygulamaya konulan ekonomi politikası geniş toplum kesimlerine acı ilacın içirilmesi anlamına geliyor. Asgari ücretliler, emekliler, çiftçiler, küçük üreticiler ve sanayiciler bu ekonomi politikasından olumsuz etkileniyor. Yüksek faiz koşullarında gerçekleşen enflasyonun çok altında yapılan ücret artışları geniş toplum kesimlerinin alım gücünü azaltarak yoksulluk sınırının altında yaşamaya zorluyor.
Uygulanan ekonomi programı sadece ücretlileri değil reel sektörü de zora sokmuş durumda. Mehmet Şimşeğin işletmelerin ürün fiyatlarını belirlerken hedeflenen enflasyona göre hareket etmesi gerektiğini söylemesi reel sektöre yönelik baskının en açık ifadesi. Bununla birlikte uygulanan ekonomi politikasının geniş toplum kesimleri için başarılı olma şansı bulunmuyor. Kemer sıkma önlemleriyle iç talebin baskılanmasına karşın 2025 yılında yıl sonu enflasyon beklentisinin yüzde 40 civarında olduğu belirtiliyor. Mehmet Şimşek tarafında uygulanan ekonomi politikasının mali sermayeye yönelik bir servet transferi olmanın ötesinde bir anlamı olmadığı ortada.
Teğmenlere yönelik soruşturmayla, seçimle işbaşına gelen belediyelere kayyım atanmasının, aynı ekonomik sıkışmışlığın yol açtığı siyasal hamleler olduğu söylenebilir
Türkiye ekonomisi borç sarmalına dolanmış durumda ve borçların çevrilebilmesi için uluslararası mali sermayeye ödenmesi gereken faiz yükü her geçen gün ağırlaşıyor. Her ne kadar uygulanan ekonomi politikasının geniş toplum kesimleri için başarılı olma şansı bulunmasa da, görünen o ki, bu politikaları uygulamayacak olursa siyasal iktidar varlığını sürdüremeyeceğini düşünüyor. Acı ilacın topluma içirilebilmesi için ise baskının dozunun her geçen gün arttırıldığı görülüyor.
Kemer sıkma politikası ve siyasal baskı
Çarkların dönmesi için Mehmet Şimşek tarafından şekillendirilen ekonomi politikasını uygulamak zorunda olduklarını farz ettiği için siyasal iktidarın otoriterleşmekten başka seçeneği bulunmuyor. Bu yönüyle Mustafa Kemal’in askerleri olduklarını dile getiren teğmenlere yönelik soruşturmayla, seçimle işbaşına gelen belediyelere kayyım atanması uygulamasının her ikisi de, içinde bulunulan ekonomik sıkışmışlığın doğurduğu siyasal hamleler olarak değerlendirilebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder