8 Şubat 2024 Perşembe

Kentleri depreme dirençli hale kim getirebilir?

Kahramanmaraş merkezli depremin birinci yıl dönümünde ve 2024 yerel seçimlerine kısa süre kala pek çok partinin adayı seçmenlere kentleri depreme dirençli kılacak uygulamaları vadediyor. Ancak depreme dirençli kentler oluşturulması sorunu adayın kim olacağı ile çözüme kavuşturulacak bir sorun değil. Depreme dirençli kentlerin oluşturulabilmesi için buna yönelik ideolojik ve politik açılımların gerçekleştirilmesi gerekiyor. 

Yazı dizisi: Gezi eylemlerinden 2024 yerel seçimlerine -3 

İmar planları yenilenmeli

Depreme dayanıklı kentlerin oluşturulabilmesi için var olan imar planlarının deprem gerçeği göz önüne alınarak yenilenmesi ya da yeniden oluşturulması gerekmektedir. İmara açılmış olmakla beraber zeminin yapısı ve diğer özellikleri göz önüne alındığında depreme ve afetlere dirençli kentlerin oluşturulmasında dezavantaja neden olan yerleşim yerlerinin imar planlarında gerekli değişikliklerin yapılması, buralardaki bina yoğunluğunun azaltılması ya da imar izinlerinin tümüyle iptal edilmesinin gündeme alınabilmesi gerekiyor. İmar izinleri iptal edilen ya da değiştirilen yerleşim yerlerindeki mülkiyet sahiplerinin, bazı koşullara bağlı olarak kullanımına sunulmak üzere başka konutlar inşa edilebilir. Bu yaklaşım hiç kuşkusuz ki mülkiyet hakkına yönelik kısmi müdahale içermektedir. Ancak depreme dirençli kentlerin oluşturulabilmesi için mülkiyet hakkına müdahale edilmesi zorunludur. Mülkiyet hakkına müdahale içermeyen girişimlerin depreme dirençli kentlerin oluşturulması açısından kayda değer ilerleme sağlayamayacağı bilinmelidir.  

Depreme dirençli kentlerin oluşturulabilmesi için kentsel mekanlar üzerindeki mülkiyet hakkının sınırlandırılması gerekiyor

Depreme dirençli kentlerin oluşturulabilmesi için buna yönelik harcamaların finansmanının toplumsallaştırılması gerekiyor. Kentsel alanların rant getirisi elde edilen yerler olması, depreme dirençli kentlerin oluşturulması çabalarının başarıya ulaşmasını engellemektedir. Kentsel dönüşüm uygulamalarının rantsal dönüşüm uygulamaları haline gelmesi de kentsel mekanların rant kaynağı olarak ele alınmasının sonucudur. Kentsel alanların rant kaynağı olarak ele alındığı koşullarda, kentlerin depreme dayanıklı hale getirilmesi olanaklı değildir. Depreme dirençli kentlerin oluşturulabilmesi için kentsel mekanlar üzerindeki mülkiyet hakkının sınırlandırılması gerekiyor. Bunun için depreme dirençli hale getirilecek yerlerdeki ev sahiplerine bunun maliyetinin kendilerince karşılanması ya da devletçe karşılanması şeklinde iki seçeneğin sunulması söz konusu olabilir. Binaların depreme dirençli hale getirilmesinin devletçe finanse edilmesi durumunda mülk sahiplerinin bazı haklarından feragat etmesi gerekecektir. 

Harcamalar devletçe finanse edilmeli

Depreme dirençli hale getirilecek binaların buna yönelik harcamalarının devletçe finanse edilmesi durumunda, bu evlerin ev sahiplerinin sadece kendilerinin ikameti amacıyla kullanılması ve kiraya verilmesi durumunda da kiraya verilmesi koşullarının devletçe belirlenmesi söz konusu olabilir. Bu şekilde kentsel mekanların mülkiyet hakkına kısıtlama getirilerek binaların depreme dirençli hale getirilmesinde finansman sorununun üstesinden gelinmiş olunacaktır. Binaların depreme dirençli hale getirilmesine yönelik işlemlerin finansmanının kişilerin kendileri tarafından karşılanması durumunda ise bu tarz bir mülkiyet hakkını kısıtlanması söz konusu olmayacaktır.  

Kentlerin depreme dirençli hale getirilmesinin bir diğer önemli unsurunu ise kamusal mekanların depreme dirençli hale getirilmesi oluşturmaktadır. Eğitim, kültür, sağlık kurumları gibi devlet kurumlarının da depreme dirençli hale getirilmesi gerekmektedir. Var olan kamu kurumlarının depreme dayanıklılık durumları incelenerek depreme dayanıklı olmayanların yıkılarak yeniden yapılması önem taşımaktadır. Burada son dönemde sayısı artan özel okul, özel hastane gibi kurumların durumu ayrıca değerlendirilmelidir. Bu kurumların depreme dayanıklı hale getirilmesi yaşamsal önemdedir. Bu kurumların depreme dayanıklı hale getirilmesinin devletçe finanse edilmesi durumunda evlerde olduğu gibi mülkiyet hakkının sınırlanmasına yönelik yaklaşımların sergilenmesi önem taşımaktadır. 

Dış borçlarının yeniden yapılandırılması yoluyla  kentlerin yeniden imarı için kaynak yaratılması gerekiyor


Bütün bu değinilen başlıklardan çıkan sonuç kentlerin depreme dayanıklı hale getirilmesinin devletçe karşılanması gereken büyük bir finansman gerektireceğidir. Ancak bugünkü koşullarda bunun nasıl olabileceği belirsizdir. Çünkü 2023 Haziran’ında Türkiye'nin brüt dış borç stoku, 475,8 milyar dolar olarak gerçekleşirken stokun milli gelire oranı yüzde 46,5’a ulaşmış bulunuyor. Bir başka deyişle Türkiye borçlarını borçla döndürebilmektedir. Bu açıdan bakıldığında verili koşullar altında Türkiye’nin kentleri depreme dirençli hale getirecek harcamaları finanse edecek kaynaklara sahip olmadığı söylenebilir. Dolayısıyla kentleri depreme dirençli hale getirebilmek için Türkiye’nin dış borçlarının yeniden yapılandırılması yoluyla  kentlerin yeniden imarı için kaynak yaratılması gerekmektedir. Şimdi yazının başındaki soruya geri dönecek olursak, kentlerimizi depreme dirençli hale kim getirebilir? Yerel seçimlerde kentleri yönetmeye adayların bireylerin, partilerin, ittifakların vb. arasında kentleri depreme dirençli hale getirilmesinin toplumsal maliyeti üzerine kafa yoran birileri var mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder